Akşamın ığırcık karanlığında Çatallı'nın gedikten süzülen karartı, kimselere görünmeden, köpekleri uyandırmadan süzülüp vardı, Deveci'nin Hasanali'nin damın ardına. Yerden orta boy bir taş alıp attı damın üstüne. Az biraz sonra; "kim o?" diye bir ses duyunca.. "Benim emmi" dedi, "Çatallı'dan feşmekan kişinin oğlu". Buyur ettiler içeri, pecenin sağ yanına buyur ettiler altına bir minder, selam alıp selam verdiler, açlığını susuzluğunu sordular ilkin, hal hatır ettiler dereden tepeden. Sonra, "buyur yeğenim" dedi Hasanali: "hizmetin nedir?" "Emmi!" dedi genç oglan, "sana Çatallı'dan Tilki Ali'nin selamı var, biliyorsun kız kaçırdı, dağda daşta dolanıp durur, kızın ailesi akraba taalukatı peşinde. Buldukları yerde vuracaklarını söylüyorlar, biliyon Tilki Ali emmim fakir adam, tek kırma tüfeğinen de düşman elinden kurtulunmaz. Ali emmim selam etti, senin mavizeri istedi, beş on bağ da fişek versin, Çatall'nın ileri gelenleri kız tarafı ile arayı bulunca mavzerini geri yollarım. Durum bundan bundan ibaret" deyip sözünü bitirdi. Hasanali; hiç düşünmeden, duraksamadan hanımına seslendi: "Gıız,," dedi, "Git samanlıktan mavzeri çıkart, fişek de al, bir peşkire sar, ver oğlanın eline. Haydi oğlum güle güle git, selam Tilki Ali'ye. Bugünlerde gecer, üzmesin datlı canını." Aradan zaman geçti, Tilki Ali'nin işleri düzeldi, dağda daşta kaçaklıktan gurtuldu, Gencoğlanı çağırdı gene, "gel oğlum" dedi, al bu mavzeri, fişekleri, Hasanali emmine götür, ver, De ki: Tilkli Ali emmimin selamı var, sağolsun dedi, emme,, ''mavzer vermeyinen dost olduğumuzu sanmasın, gene denk getirdiğim yerde vurmazsam anamavradım olsun. Emme sakin unutma bu dediğimi aynısıyla söyle." Gençoğlan korka korka vardı Hasanali'nin evine, teslim etti emanetini, "Hasanali emmi, Ali emmim selam etti, sağolsun dedi" diyerek de sözünü bitirdi. Hasanali: "Oglum başka bir şey demedi mi Ali emmin?" Korka korka , tane tane soyledi Tilkiali'nin sözlerini; "söyle Hasanali'ye, mavzer vermeyinen dost olduğumuzu sanmasin, denk geldiğimi yerde vurmazsam anamavaradım olsun dedi emmi" diyerekten sözünü bitirdi. Hasanali gülümsedi; "Hah işte böyle yeğenim, elçiye zeval olmaz" dedi. "Sen de Ali emmine söyle: mavzer vermeyinen onu affettiğimi sanmasın.. dar gününde adam vurmak mertlik olmazdı, onu düşmanının eline bırakmak olmazdı, çünkü onu ben vuracağım, ölümü el elinden olmayacak, benim elimden olacak."Sonra ne mi olmuş? Hic bir şey olmamış. Ne Tilki Ali Devecinin Hasanali'yi vurmuş, ne de Devecinin Hasanali Tilkiali'yi vurmuş. Ama yaşanmış olan bu olay bir "mertlik" ve "insanlik" dersi olarak bize miras kaldı. Dar gününde, zor gününde; değil dostuna, düşmanına bile merhametli olacaksın. Bu biz Tezli'lerin geninde olan bir asalet, güzellik, adalet anlayışı. İlk yazımda da dediğim gibi: Biz asi, asil, adil bir köyün mirascılarıyız. Gününüz güzel olsun.
Emirdağ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Emirdağ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
12 Ocak 2017 Perşembe
11 Ocak 2017 Çarşamba
Tez Köyü Sözlük
Köyümüzde kullanılan bazı kelimeler ve anlamları
Gelinbac ı= Yenge (Aynı zamanda evli veya yaşlı bayanlara saygı belirten bir ünvan) Ağa= Abi, Bibi= Hala, Böle= Teyze çocukları, Ananat= Üç dişle ekin toplama aracı, Yalak= Hayvanların su içtiği taş kab, Hatıl= Hayvanların su içmesi için çeşme ayaklarına yapılan su kabı Batma= Ahırlarda hayvanların yem yediği yer. Namazlağa, Namazlık=Seccade (Üzerinde namaz kılmak için yere srilen temiz bez) Güdül= Sapı ve boğaz kısmı kırılmış testi. Guş tırnağı=Bir çeşit yonca, İp burnu=Kuşburnu bitkisi Zerdali=Kaysıya verilen isim, Alma=Elma, Şıdıkma, Şirneme= Yaramazlı yapma, Velesbit=Bisiklet, Türkmen Cacığı=Kazandibi, Gangal=Büyük bir diken, Övendere= Kağnı veya çiftte kullanılan öküzlere yön vermeye yarayan ince uzun ağaç sopa, Takka=Şapka Geri= Kağnıya saman taşırken takılan çul Zelve= Öküzün boynunu kağnıdar kurtaramaması için sıkıştırma görevi gören ağaç parçası Gu a= Çeşmenin su akan bölümü. Gatık=Yoğurt Deri Gatığı=Deride suyu süzülmüş yoğurt Bulama=Başak döneminde koyunların sütten çıkma döneminde elde edilen sütlün karıştıra karıştıra kaynatılması sonucu elde edilen yiyecek. Ağız=Yeni yavrulayan hayvanın ilk haftaki sütünden elde edilen yiyecek. Çebiç= Dişi keçi yavrusu Şişek= Bir yaşındaki koç, koyun. Mal= Sığır, Enik Kulağı= Madımak bitkisi. An= İki tarla arasındaki sınır. Delik= Pencere Çiten= Koyun ve kuzunun ova veya yaylada kalırken kapatıldığı ağaç ve çalılardan örülmüş avlu. Gön=Deri Kepenek= Çobanların içinde yatmak için kullandığı keçeden yapılmış bir giyecek. Istar= Halı ve kilim dokunurken kullanılan tezgah Kirkit= Kilim dokurken dokuma ipliğini sıkıştırmaya yarayan iki dişli şekilde demir alet Dişgir: Kilim dokurken dokuma ipliğini daha sıkı ve düzgün hale getirmeye yarayan agaçtan yapılmış ucu tarak görünümlü L şeklinde genellikle 15 dişli olan alet Varangelen: Kilim dokurken ipleri öne ve arkaya getirmeye yarayan ağaç çubuk Bazı= Kilim dokurken dokunacak iplerin ve dokunan kilimin sarıldığı ağaç, Istar tezgahının altında ve üstünde birer tane bulunur. Kücü ağacı: kilimin ipleri dizilirken sıralamayı sağlayan ağaç, Kücü ipi= Kücü ağacına dolanan ve dizilen iprenin sırasının şaşmamasını sağlayın iki katlı pamuk ip Dolaşık çubuğu= Bazıda iplerin dolaşmasını engelleyen agaç çubuk Pani= Küçük köpek türleri. Çığra=Patika yol. Tomofil= Otomobil, minibüs, Kamyon, Traktör gibi Motorlu araçlara verilen genel isim. Gaşak= Ahırda kuzuların koyunlardan ayrı tutulduğu bölüm Kör delik= Duvarlarda bulunan dışarıya açılmayan pencere Cıngıllı= Küçük kazan Tıngır= Büyükçe tava Saya=Bayanların giydiği kalınca giysi Siyi= Üç etek sayanın yan ve arka bölümü Golcağa =Sayanın kol bölümü Şiptik=Terlik Muallim=Öğretmen Meep takma= Bir şeyi beğenmemek için bahane bulma Pelit, Mazı= Meşe palamudu Payam=Badem Tınas= Hasatta ekin saplarının belli bir çizgide toplanmış hali Pelte= Tırpanla biçilmiş ekinin yerde duruşu Pür=Ardıç ağacı Gılik=Ardıç ağacının meyvesi Calba= Sığır kuyruğu bitkisi Yakı Calbası =Yayla çayı Bobatça=Papatya Duzlağa= Hayvanların tuz ihtiyacını gidermek için üzerine tuz ekilen yassı taş Asbap= Çamaşır Gıygılı= Tutacak bölümü papatya biçiminde girintili çıtıntılı olan tabak Harım= İki arsa arasına yapılan taş duvar Köyümüzün tarihi çok eskilere dayanmakta bu nedenle köyümüze has bir çok kelimenin olduğunu düşünüyoruz şuan aklımıza gelenler bunlar.
Gelinbac ı= Yenge (Aynı zamanda evli veya yaşlı bayanlara saygı belirten bir ünvan) Ağa= Abi, Bibi= Hala, Böle= Teyze çocukları, Ananat= Üç dişle ekin toplama aracı, Yalak= Hayvanların su içtiği taş kab, Hatıl= Hayvanların su içmesi için çeşme ayaklarına yapılan su kabı Batma= Ahırlarda hayvanların yem yediği yer. Namazlağa, Namazlık=Seccade (Üzerinde namaz kılmak için yere srilen temiz bez) Güdül= Sapı ve boğaz kısmı kırılmış testi. Guş tırnağı=Bir çeşit yonca, İp burnu=Kuşburnu bitkisi Zerdali=Kaysıya verilen isim, Alma=Elma, Şıdıkma, Şirneme= Yaramazlı yapma, Velesbit=Bisiklet, Türkmen Cacığı=Kazandibi, Gangal=Büyük bir diken, Övendere= Kağnı veya çiftte kullanılan öküzlere yön vermeye yarayan ince uzun ağaç sopa, Takka=Şapka Geri= Kağnıya saman taşırken takılan çul Zelve= Öküzün boynunu kağnıdar kurtaramaması için sıkıştırma görevi gören ağaç parçası Gu a= Çeşmenin su akan bölümü. Gatık=Yoğurt Deri Gatığı=Deride suyu süzülmüş yoğurt Bulama=Başak döneminde koyunların sütten çıkma döneminde elde edilen sütlün karıştıra karıştıra kaynatılması sonucu elde edilen yiyecek. Ağız=Yeni yavrulayan hayvanın ilk haftaki sütünden elde edilen yiyecek. Çebiç= Dişi keçi yavrusu Şişek= Bir yaşındaki koç, koyun. Mal= Sığır, Enik Kulağı= Madımak bitkisi. An= İki tarla arasındaki sınır. Delik= Pencere Çiten= Koyun ve kuzunun ova veya yaylada kalırken kapatıldığı ağaç ve çalılardan örülmüş avlu. Gön=Deri Kepenek= Çobanların içinde yatmak için kullandığı keçeden yapılmış bir giyecek. Istar= Halı ve kilim dokunurken kullanılan tezgah Kirkit= Kilim dokurken dokuma ipliğini sıkıştırmaya yarayan iki dişli şekilde demir alet Dişgir: Kilim dokurken dokuma ipliğini daha sıkı ve düzgün hale getirmeye yarayan agaçtan yapılmış ucu tarak görünümlü L şeklinde genellikle 15 dişli olan alet Varangelen: Kilim dokurken ipleri öne ve arkaya getirmeye yarayan ağaç çubuk Bazı= Kilim dokurken dokunacak iplerin ve dokunan kilimin sarıldığı ağaç, Istar tezgahının altında ve üstünde birer tane bulunur. Kücü ağacı: kilimin ipleri dizilirken sıralamayı sağlayan ağaç, Kücü ipi= Kücü ağacına dolanan ve dizilen iprenin sırasının şaşmamasını sağlayın iki katlı pamuk ip Dolaşık çubuğu= Bazıda iplerin dolaşmasını engelleyen agaç çubuk Pani= Küçük köpek türleri. Çığra=Patika yol. Tomofil= Otomobil, minibüs, Kamyon, Traktör gibi Motorlu araçlara verilen genel isim. Gaşak= Ahırda kuzuların koyunlardan ayrı tutulduğu bölüm Kör delik= Duvarlarda bulunan dışarıya açılmayan pencere Cıngıllı= Küçük kazan Tıngır= Büyükçe tava Saya=Bayanların giydiği kalınca giysi Siyi= Üç etek sayanın yan ve arka bölümü Golcağa =Sayanın kol bölümü Şiptik=Terlik Muallim=Öğretmen Meep takma= Bir şeyi beğenmemek için bahane bulma Pelit, Mazı= Meşe palamudu Payam=Badem Tınas= Hasatta ekin saplarının belli bir çizgide toplanmış hali Pelte= Tırpanla biçilmiş ekinin yerde duruşu Pür=Ardıç ağacı Gılik=Ardıç ağacının meyvesi Calba= Sığır kuyruğu bitkisi Yakı Calbası =Yayla çayı Bobatça=Papatya Duzlağa= Hayvanların tuz ihtiyacını gidermek için üzerine tuz ekilen yassı taş Asbap= Çamaşır Gıygılı= Tutacak bölümü papatya biçiminde girintili çıtıntılı olan tabak Harım= İki arsa arasına yapılan taş duvar Köyümüzün tarihi çok eskilere dayanmakta bu nedenle köyümüze has bir çok kelimenin olduğunu düşünüyoruz şuan aklımıza gelenler bunlar.
6 Ocak 2017 Cuma
30 Aralık 2016 Cuma
Gelen Bulgurcu Bulgurcu
Gelen Bulgurcu Bulgurcu
Kepeklinin güzleninde suyundan
Atası var yörüğünde soyundan
Emirdağ'ın en güzel de köyünden
Gelen bulgurcu bulgurcu
Damların üstünde durur
Rüzgar eser güneş görür
Bulguru en çok Tez’li bilir
Gelen bulgurcu bulgurcu
Çakmak daşı gibi durur
Her insana sağlık verir
Asya Avrupa’ya varır
Gelen bulgurcu bulgurcu
Sanki Tez köyünde doğmuş
Tokmağınan soku döğmüş
Gum ovasını özden sevmiş
Gelen bulgurcu bulgurcu
Bulgura bak bulgura
Bulgur elediği kalbura
İmanım yerse kaldıra
Gelen bulgurcu bulgurcu
Tez köyüne hatıram olsun
İmanım Halil
Kepeklinin güzleninde suyundan
Atası var yörüğünde soyundan
Emirdağ'ın en güzel de köyünden
Gelen bulgurcu bulgurcu
Damların üstünde durur
Rüzgar eser güneş görür
Bulguru en çok Tez’li bilir
Gelen bulgurcu bulgurcu
Çakmak daşı gibi durur
Her insana sağlık verir
Asya Avrupa’ya varır
Gelen bulgurcu bulgurcu
Sanki Tez köyünde doğmuş
Tokmağınan soku döğmüş
Gum ovasını özden sevmiş
Gelen bulgurcu bulgurcu
Bulgura bak bulgura
Bulgur elediği kalbura
İmanım yerse kaldıra
Gelen bulgurcu bulgurcu
Tez köyüne hatıram olsun
İmanım Halil
Tezli Geliyor Tezli
Tezli geliyor Tezli
Sinekli'den Yelli Bel'den
Tezli geliyor Tezli,
Açılmış karanfil gölden
Tezli geliyor Tezli
Şafakta çıkıyor yola
Tezden Afyon'a vermez mola
Bu da Dericinin Gadir m'ola
Tezli geliyor Tezli
Kavga gürültüler olmuş,
Hepsi gerilerde kalmış,
Kisbetli Bekir muhtar olmuş,
Tezli geliyor Tezli
Ataları destan yazar,
Yörüktür hep yaylada gezer,
Pehlivandır adı güzel,
Tezli geliyor Tezli
Yalan söylemez haram yemez,
Var olana yoktur demez,
Goh gıybeti hiç bilmez,
Tezli geliyor Tezli.
Gözü boldur gönlü hoştur,
Aklım ermez bu ne iştir,
Gızıl Göl'de at koşturur,
Tezli geliyor Tezli.
Boztepe'nin önü açık,
İmanım Halil hepten kaçık,
Apdı Vavsız yedi buçuk,
Tezli geliyor Tezli
İmanım Halil'den sevgiler selamlar. Eyvallah İmanım Eyvallah.
İmanım Halil'den sevgiler selamlar. Eyvallah İmanım Eyvallah.
ÇOBAN KÜLTÜRÜNDE EMİRDAĞDA ÇAN AKORTLAMA
Unutulmaya yüz tutmuş bir gelenek... Göçer Türkmenlerde hayvancılık en önemli geçim kaynağıdır. Hayvanlar doğanın saygın varlıklarıdır. Türkmenler at, koyun, keçi ve deve ile birlikte yaşar ve onların beslenme ve barınmasına büyük özen gösterirler. Emirdağ'a yerleşen Türkmen Yörükanı oymakları geç yerleşen oymaklardır. Bu Türkmenler kendi göçer kültürlerini uzun süre devam ettirmişlerdir. İletişim araçlarının artması ve göç (Avrupa ve yurtiçine) nedeniyle hızlı bir şekilde kültür erezyonuna uğramışlar ve doğal olarak zamana ayak uydurmuşlardır. Yapılması gereken bu kültürün kaybolmaması için kayıt altına alınmasıdır. Biz burada Yörük-Türkmen kültürünün sadece davar (koyun-keçi) sürülerine takılan çan ve zilleri inceleyelim.
Çan hayvanların hareketlerinin kontrol edilmesini, hayvanların sahibinin bilinmesini sağlar. Emirdağ'da çan satanlar çanları sergiler, alıcı sürü sahipleri de çanların seslerini dinleyerek kendi çanlarına uyanları alırlar. Çanları o kadar hassas incelerler ki hayvancılıktan anlamayan insanlar merakla ne yapıyor bunlar diye bakarlar. Çanların uyumlu seçilmesi için kulaklarına yaklaştırıp sesleri dinlerler. Buna çan akortlama (çan uyumu) denir. Her sürü karanlıkta bile geçerken kimin sürüsü olduğu çan akordu ve çan seslerinden tanınır. Çan sesi Türkmenlere zevk verecek şekilde uyumlu olur. Akordu bozuk olan sürü çanları fazla zevk vermez Türkmen'e. Çanlar büyükten küçüğe sıralı takılır. Keçi ve koyuna takılan çanlar bellidir. Keçi çanı koyuna, koyun çanı keçiye takılmaz. Şimdi bu çanları sırası ile tanıtalım.A-Koyuna takılan çanlar:
1-Çene
2-Kaba yedek
3-Buçuklu
4-İnce buçuklu
5-İnce yedek
Keçiye takılan çanlar.
1-Kaba (erkeçlere takılır,15 günde değiştirilir.)
2-Kaba altı
3-Kekeç
4-Armudiye
5-Cura
6-Zil
Kuzuya takılan çanlar.
1-Tıkırdak
2-Gılgili
Kaba ve Kaba altı Erkeçlere takılır. Onbeş günde değiştirilir. Bunun Sebebi çanlar çok büyük olduğu için hayvan yerdeki küçük otlara ulaşamaz. Bu nedenle yüksek otlarla karnını doyurmaya çalışır. Eğer uzun süreli takılırsa hayvan iyi beslenemediği için zayıf düşer. Artık günümüzde çan satanlar azalmış, akort (çan uyumu) önemini kaybetmiştir. Bunun nedeni de günümüzde koyun ve keçi sadece ticari mal olarak görülmesidir.
Halil Rifat AYDEMİR
Çan hayvanların hareketlerinin kontrol edilmesini, hayvanların sahibinin bilinmesini sağlar. Emirdağ'da çan satanlar çanları sergiler, alıcı sürü sahipleri de çanların seslerini dinleyerek kendi çanlarına uyanları alırlar. Çanları o kadar hassas incelerler ki hayvancılıktan anlamayan insanlar merakla ne yapıyor bunlar diye bakarlar. Çanların uyumlu seçilmesi için kulaklarına yaklaştırıp sesleri dinlerler. Buna çan akortlama (çan uyumu) denir. Her sürü karanlıkta bile geçerken kimin sürüsü olduğu çan akordu ve çan seslerinden tanınır. Çan sesi Türkmenlere zevk verecek şekilde uyumlu olur. Akordu bozuk olan sürü çanları fazla zevk vermez Türkmen'e. Çanlar büyükten küçüğe sıralı takılır. Keçi ve koyuna takılan çanlar bellidir. Keçi çanı koyuna, koyun çanı keçiye takılmaz. Şimdi bu çanları sırası ile tanıtalım.A-Koyuna takılan çanlar:
1-Çene
2-Kaba yedek
3-Buçuklu
4-İnce buçuklu
5-İnce yedek
Keçiye takılan çanlar.
1-Kaba (erkeçlere takılır,15 günde değiştirilir.)
2-Kaba altı
3-Kekeç
4-Armudiye
5-Cura
6-Zil
Kuzuya takılan çanlar.
1-Tıkırdak
2-Gılgili
Kaba ve Kaba altı Erkeçlere takılır. Onbeş günde değiştirilir. Bunun Sebebi çanlar çok büyük olduğu için hayvan yerdeki küçük otlara ulaşamaz. Bu nedenle yüksek otlarla karnını doyurmaya çalışır. Eğer uzun süreli takılırsa hayvan iyi beslenemediği için zayıf düşer. Artık günümüzde çan satanlar azalmış, akort (çan uyumu) önemini kaybetmiştir. Bunun nedeni de günümüzde koyun ve keçi sadece ticari mal olarak görülmesidir.
Halil Rifat AYDEMİR
29 Aralık 2016 Perşembe
Tez Köyü'nde Ahilik
Emirdağ Tez Köyü'nde Ahilik. Emirdağ Tez Köyü'nde Ahi Yakup
Adlı Ahi büyüğünün mezarı vardır. Ahi Yakup Ankara Kütahya, Denizli,
Akşehir, Beyşehir ve Emirdağ coğrafyasında yaşamış ahi büyüğüdür.
Çeşitli kaynaklarda bu bilgilere rastlamaktayız. Ankara Atındağ
İlçesinde Ahi Yakup camiivardır.rnCevdet Yakuboğlu'nun Germiyanoğulları
muhitinde Ahilik Kitabında "Kütahya Göçeri Köyü'nde Köse lakaplı Ahi
Yakup çiftliği ayrıca Denizli Kaş İlçesi Yenice Mahallesinde 130
dönümlük Ahi Yakup çiftliğinden bahsedilmekte. Doğan Yörük'ün 15.YY.
Karaman Eyaletinde Ahiler ve Ahi Vakıfları kitabında Akşehir de Ahi
Yakup Zaviyesi ve Beyşehir de Ahi Yakup Mescidi'nden bahsedilmektedir.
Tez Köyür'nün 1260 larda Türk yerleşimi olan bir köy olduğu bilinmekte.
Ahi Yakup'un bu coğrafyada yaşadığı yaşlılık yıllarını Tez Köyü'nde
geçirdiği ve burada vefat ettiği ihtimali kuvvetlidir. Türbesi Tez Köyü
Ahi Yakup Camii avlusunda bulunmakta. Yine aynı yerde medresesinin
bulunduğu ve maalesef yıkılıp yok olduğu yaşlılar tarafından
söylenmektedir. Araştırmalarımda başka da mezarına rastlamadım. Bu da
Emirdağ'da mezarının olmasını doğrulamaktadır. Halil Rifat
Aydemir(hoşafoğlu)
Saya Gezme
SAYA GEZME
Saya gezme Orta Asya'dan göçer Türkmen toplulukları ile Anadolu'ya gelen, kökü İslam öncesi Türk inanışlarına dayanan çoban kültürüdür. Anadolu'nun bir çok yerinde bu oyuna rastlanır. Ağırlıkla İç Anadolu'da sıkça rastlanır. Bu gelenek Geç yerleşmiş Türkmen topluluklarında devam ede gelmiştir. Emirdağ'da bu gelenek Avrupa'ya göçle körelmiş, günümüzde de unutulmaya yüz tutmuştur. İç Anadolu'nun bazı yerlerinde altı ayda çoban değişir. Saya gezme kış çıkarken bu değişim sırasında yapılır. Emirdağ'da Zemheri ayı koyunların karnında kuzunun canlandığı aydır. Saya gezme bunun töreni olarak yapılır. Gençler toplanarak beyaz köynekler giyer. Kollarına ve beline çeşitli çanlar bağlar. Yünden sakal yapar başlarına beyaz külah giyerler. Bu şekilde giyinenlere (ayı) denir. İçlerinden bir tanesi (sesi güzel olan) ayıcı olur. Ayıcının elinde uzun bir değnek ve def vardır. Sürü sahiplerinin kapıları önünde Ayıcı aşağıdaki türküyü söylerken ayılar çanlardan ses çıkararak döne döne oynamaya başlarlar. Son dörtlükle ayılar yatarak ölü taklidi yapar. Ev sahibi ayıcının heybesine para, buğday, arpa, un, bulgur vb.hediye koyar. Bazen de muziplik olsun diye ayıların üzerine su döken de olur. Daha sonra gençler toplanan hediyeleri paylaşır veya satarlar.
Hey hayadan hayadan
Yılan akar kayadan
Açlığımızdan değil ama
Adet kalmış sayadan
Ayım yatar uzun uzun
Benim ağam iki gözüm
Ablama sözün geçerse
Heybeye koy iğde üzüm
Şekerim var ezilecek
Tülbentlerden süzülecek
Ver ablası bahşişini
Kapım var gezilecek
Ayımın gözleri humar
Birin açar birin yumar
Ablasından bahşiş umar
Dön gocoğlan dön
Kaç kişiyiz saydınızmı
Ayım öldü duydunuzmu
Cebine harçlık goydunuzmu
Öl ayım öl...
4 Aralık 2016 Pazar
Emirdağ Tez Köyü Düğünleri 2
Değerlihemşerilerim daha önceki yazımızda belirttiğimiz gibi tez köyü düğünlerini anlatmaya devam ediyoruz. Bu bölümde Şerbet içme, Damadın kız görmeye gitmesi, Pırtı alımını toparladığımız bilgilere dayanarak kaleme aldık. Yaptığımız hatalar varsa affınıza sığınıyor yazımızı beğeninize sunuyoruz.
Şerbet İçme
Biz cevabın olumlu olduğu durumlar sonrası yaşananları anlatmaya devam ediyoruz. Aile büyükleri birkaç gün sonrası veya haftaya Perşembe akşamını şerbet içme günü olarak kararlaştırırlar. Yine aile büyükleri, aile efradı, akraba, konu komşu toplanıp fıstık, lokum, bisküvi, akide şekeri, şerbet yapımı için gerekli malzeme (toz şeker, şerbet boyası ve karanfil) alınarak kız evine gidilirdi. Bir süre oturduktan sonra kız evinde takılacak takı, alınacak eşyalar ve başlık miktarı belirlenirdi. Başlık parasının belirlenmesinde erkek tarafının ekonomik durumu göz önünde bulundurulur bazen de başlık parasının belirlenmesinde aile büyükleri araya girer her iki tarafında memnuniyeti gözetilerek orta yol bulunurdu. Başlık parasının belirlenmesinde ortaya çıkabilecek dargınlıkların önüne geçilirdi. Daha sonra erkek evinden gelen çerezler orada bulunan eş dost, hısım ve akrabalarla birlikte yenilir. Sonrasında ise yapılan şerbetler içilirdi. Bu sırada erkek tarafından gelen ağırbaşlı, oturaklı bayanlardan bir tanesi yanında getirdiği eşarbı gelin adayı kızın başına bağlar böylelikle kızın başı (kızın verildiği belirlenirmiş) bağlanırdı. Her ne kadar günümüzde uygulanmasa da erkek tarafı hazırlıklı gelmişse belirlenen miktardaki başlık parasını kız tarafına verirdi. Kızın babası alınan bu parayla düğün masraflarını karşılardı. Ertesi gün kız ve erkek tarafı konu komşularına ağız tadı adı verilen çerezlerden bir miktar dağıtır böylelikle kız ve erkeğin başlarının bağlandığı herkese duyurulurdu.
Damadın Kız Görmeye Gitmesi
Şerbetten üç dört gün sonra damat akraba büyüklerinden birisiyle kız görmeye giderdi. Damat kız görmeye giderken yanında ekonomik durumuna göre Küpe, yüzük, koku, ayna gibi hediyeler götürürdü. Gelin adayı da damat adayına daha önceden kendisinin yapıp hazırladığı oyalanmış mendil, tespih, örme çorap gibi hediyelerden birisini verirdi. Şerbet içmede kız tarafına başlık parası verilmemişse pırtı alımından önce başlık parası kız tarafına belirlenen miktarda verilirdi. Başlık parasının verilmesinden sonrada takı, pırtı (Gelin kızın nişanda, düğünde ve gündelikte giyeceği elbiseler, yastık, yorgan yüzü, vb.) alımı için bir gün belirlenir ve belirlenen günde Emirdağ’ın o meşhur pazarına giderek pırtı ve takılar alınırdı.
Pırtı Alımı
Pırtı alımında gelin kızın nişanda ve düğünde kullanacağı elbiseler alınır bu pırtı alımı sırasında kız evinin istemesi durumunda emmi yolu, dayı yolu, bibi (hala) yolu, teyze yolu, gardaş yolu olarak istediği hediyeler erkek tarafınca temin edilirdi. Kız tarafınca ise damada takım elbise, ayakkabı ve saat alınırdı. Bu ihtiyaçlarda giderildikten sonra her iki taraf da düğün hazırlıklarına başlarlardı. ( O zamanlar şimdiki gibi ev döşeme, beyaz eşya ve mobilya alımı gibi şeyler yoktu. Gelin gelen kız ilk olarak kayınbabasının evine inerdi. Ondan olsa gerek bu eşyalar pek alınmazdı.) Pırtı alımı tamamlanıp düğün hazırlıkları tamamlandıktan sonra düğün günü belirlenirdi. Bazı durumlarda düğün gününün belirlenmesinde mevsimsel işler etkendi. (Koyun kırpımı, koyun sağımı, ekim zamanı, harman zaman gibi) Düğün günü belirlendikten sonra düğün için hazırlıklar başlar, kız ve erkek evinde evlerin üzerine düğün gününden 1 hafta önce ekmek bayrağı denilen kırmızı bir bez dikilirdi. Bu bayrağı gören konu komşu düğün sahiplerinin düğün için ekmek (Yufka) yaptığını anlar ve bayanlar düğün ekmeğine yardım etmek için bu evlere giderler iki gün düğün ekmeği yaparlardı. Düğün hazırlıkları tamamlandıktan sonra ise belirlenen günde düğüne başlanırdı. Bir sonraki yazımızda BAYRAK KALDIRMA VE DÜĞÜN yayınlanacaktır